Mantık, Matematik ve Felsefe III.Ulusal Sempozyumu
20-24 Eylül 2005, Foça
Çağrılı Konuşma
Genel Görelilik Kuramı
Timur
Karaçay
Başkent
Üniversitesi, Ankara
tkaracay@baskent.edu.tr
Fizik Yasaları Evrenseldir!
Newton hareket yasaları Maxwell’in elektrik ve
magnetizma denklemlerine uymuyordu. Einstein, ortaya çıkan sorunu 1905 yılında
ortaya koyduğu Özel Görelilik Kuramı
ile giderdi:
Fizik yasaları bütün eylemsiz konuşlanma sistemlerinde aynıdır.
Özel Görelilik Kuramı, fizik yasalarını (Newton
hareket yasaları, Maxwell elektromagnetizm yasaları) birbirlerine göre eylemsiz
hareket eden iki cisim için bütünüyle çözmüştür. Başka bir deyişle, Özel
Görelilik Kuramı, Newton Fiziğinin bir genellemesidir ve bütün eylemsiz hareketleri kapsamıştır.
Eylemsiz hareket demek, düzgün doğrusal hareket
demektir. Eylemsiz hareket ivmesizdir. İvmesiz hareket eden cisim, bir referans
noktasına göre, ya bir doğru boyunca sabit bir hızla hareket eder ya da
hareketsiz durur.
Öte yandan, doğada hareketlerin çoğunluğu eylemlidir,
yani ivmeli hareketlerdir. Hızı ya da yönü değişen her hareket eylemli (ivmeli)
dir. Örneğin, üzerinde yaşadığımız dünya eylemli hareket halindedir. Özel
Görelilik Kuramı, fizik yasalarının eylemsiz konuşlanma sistemlerinde aynı
olduğunu söyler söylemez akla takılan soru şudur:
Fizik yasaları
birbirlerine göre eylemli (ivmeli) hareket eden iki cisim için geçerli değil
midir?
Bunu biraz açıklığa kavuşturmalıyız.
Fiziğin hedefi en genel doğa yasalarını bulmaktır. Öyleyse,
yalnızca eylemsiz konuşlanma sistemleriyle yetinilemez. Doğa yasaları eylemli
konuşlanma sistemleri için de geçerli olmalıdır. Böyle olması fiziğe norm
getirir, onu daha evrensel kılar. Özel Görelilik bu yönde değerli bir
başlangıçtı ve mükemmel sonuçlar sunuyordu. Ama eylemsiz sistemlere kısıtlıydı.
Einstein, bu kısıtın kalkması gerektiğini
sezinlemişti. Ona göre, fizik yasaları her yerde her koşul altında aynı
olmalıydı. Sezgisel olarak ulaştığı bu sonucu matematik diliyle ifade etmesi
gerektiğini de biliyordu. Olağanüstü zor olan bu iş onun tam on yılını aldı.
1915 yılında, ortaya koyduğu Genel
Görelilik Kuramı fizik yasalarını önceden sezinlediği genel biçime koymuş
oldu:
Fizik yasaları
birbirlerine göre eylemli (ivmeli) hareket eden iki cisim için de geçerlidir.
Böylece, fizik yasalarının eylemli ve eylemsiz
sistemlerde aynı olduğu gerçeği kanıtlanmış oluyordu. Bu olay, fiziğe bakış
açımızı bütünüyle değiştirmiştir. Özetlersek, Özel Görelilik Kuramı, fizik
yasalarının eylemsiz konuşlanma sistemlerinde aynı olduğunu söyler. Genel Görelilik
Kuramı ise, bunu genelleştirir ve fizik yasalarının her sistemde (eylemli ya da
eylemsiz) aynı olduğunu söyler.
Basitçe ifade ettiğimiz bu büyük bilimsel bulgunun
dayandığı matematiğin anlatımı bir sömestrelik bir derstir. Bu konuşmada o uzun
dersi yapamayacağımız için, temel matematiksel dayanakları betimlemekle
yetineceğiz.
Sıradan Deneylerden
Sıradışı Düşüncelere
Einstein, “damdan
düşen bir adamın kendi ağırlığını hissetmeyeceğini” düşündüğü anı,
hayatının en mutlu anı olarak niteler. Çünkü o anda, Einstein, Genel Görelilik
Kuramına giden yolu görmüştür. Einstein’in düşüncelerini kavrayabilmek için
basit deneylerden başlayacağız.
Bir avucunuza ağırca bir cisim (küçük bir taş parçası,
madeni bir para vb.), öteki elinize daha hafif bir cisim (bir tahta parçası,
plastik parçası vb.) alınız. Şimdi şu basit denemeleri yapınız.
·
İki
elinizi havada dengeleyip, avuçlarınızdaki cisimlerden birinin daha ağır,
ötekinin daha hafif olduğunu hissediniz.
·
İki
avcunuzu yeterli çabuklukla yere doğru indiriniz. Avuçlarınızdaki cisimlerin
ağırlıklarının, aynı oranlarda azaldığını hissedeceksiniz.
·
İki
avcunuzu yere doğru biraz çabuk çekiniz. Avuçlarınızdaki cisimlerin
ağırlıklarının yokolduğunu, ama cisimlerin avucunuzla birlikte yere doğru
(ağırlıksız) indiğini hissedeceksiniz.
·
İki
avcunuzu yere doğru daha çabuk çekiniz. Cisimlerin avuçlarınızdan ayrılıp
havada kaldıklarını ve yere serbest düştüklerini göreceksiniz.
·
İki
avcunuzu yeterli çabuklukla yukarı doğru kaldırınız. Avuçlarınızdaki cisimlerin
ağırlıklarının arttığını hissedeceksiniz.
Bu yaptığınız deney, Genel Görelilik Kuramına temel
olan düşünceleri açıklar. Şimdi, bunları Einstein’in düşsel asansörü ile
açıklayalım.
Her yanı kapalı bir asansörde bir gözlemci ve yanında
iki taş bulunsun.
1.
Asansör
hiç bir kuvvetin olmadığı dış uzayda (ağırlıksız ortam) serbest yüzüyorsa,
gözlemci ve toplar hiçbir kuvvet etkisinde kalmazlar, asansörle birlikte
serbest yüzerler (Şekil 3.1).
2.
Ağırlıksız
ortamda, asansör bir iple yukarı doğru çekilsin. Bir ivme oluşur, Gözlemci ve taşlar
asansörün tabanına düşerler. Asansördekiler, yukarı çekildiklerini fark edemez,
gravitasyon[1] etkisi olduğunu sanırlar
(Şekil 3.2).
3.
Asansör
ağırlıksız ortamdan çıksın ve gravitasyon alanına girsin. İpe asılı kalsın ama
yukarı çekilmesin. Gözlemci ve taşlar (2) de olduğu gibi asansörün tabanına
düşerler. Gözlemci yukarı çekilmekle, gravitasyon alanında olmak arasındaki
farkı anlayamaz (Şekil 3.3).
4.
Gravitasyon
alanında asılı duran asansörün ipi kesilsin. Gözlemci ve taşlar asansörle
birlikte serbest düşmeye başlarlar. Gravitasyonsuz ortamda olduğu gibi
yüzerler. Gözlemci gravitasyonsuz ortamda olmakla, gravitasyon alanında serbest
düşme arasındaki farkı anlayamaz (Şekil 3.4).
5.
Asansör
yerküre gravitasyon alanında asılı dururken gözlemci ve taşlar yerküre
merkezine doğru çekilir. Gözlemci yere doğru düşen taşların birbirlerine
yaklaştığını fark eder (Şekil 3.5).
6.
Yerküre
gravitasyon alanında asılı duran asansörün ipi kesiliyor. Asansör serbest
düşüyor. Gözlemci ve taşlar asansörde yüzmeye başlıyor. Gözlemci, taşların
birbirlerine yaklaştığını görecektir (Şekil 3.6).
Yukarıda anlatılan düşsel asansör deneylerinden
çıkarılacak sonuçlar şunlardır:
i)
İvmeli
hareketle gravitasyon etkisiyle hareket arasındaki fark, yerel olarak, ayırt
edilemez (1. ve 2. deney).
ii)
Gravitasyonun
etkisi serbest düşmeyle, yerel olarak, yokedilebilir (3. ve 4. deney).
iii)
Düzgün
olmayan bir gravitasyon alanında, yerel olarak, serbest düşmeye geçilerek
gravitasyonun etkisi yokedilemez (5. ve
6. deney).
Newton’un mutlak uzay varsayımı eylemsizlik ivmesine
(direncine) ve merkezkaç kuvvetlere dayanır. Newton Mekaniği’nin, bir cismin mg gravitasyon ivmesi ile mi eylemsizlik ivmesini
kuramsal açıdan farklı gördüğünü, ama Eötvös’ün 108 de bir
duyarlılıkla yaptığı deneylerde ikisi arasında pratik açıdan bir fark
görülemediğini söylemiştik. Buna ek olarak, Galilei yasası uyarınca ağır ve
hafif cisimler aynı hızla yere düşerler. Newton’un gök cisimleri arasındaki F=mMG/r2 çekim kuvvetinden,
çekim ivmesinin cismin m kütlesine
bağlı olmadığını söylemiştik. Bütün bunlar bir arada düşünülünce, bu yasaların
hepsini içine alan daha genel bir fizik yasasının varolduğunu düşünmek doğal
olmaktadır. Einstein da böyle düşündü ve
Yerel olarak : Gravitasyon = Eylemsizlik = İvme
olduğunu gördü. Bu eşitlik çok şaşırtıcı değildir.
İvmeyi ikinci basamaktan türev belirliyor. Eylemsizlik cismin düzgün
hareketinin (dingin de olabilir) değişmesini engellemeye çalışan kuvvettir.
Düzgün hareketin değişmesi demek, cismin ivme kazanması demektir. O halde,
eylemsizlik kuvveti ivmeye karşı koyan bir kuvvettir. Etki-tepki yasası
uyarınca eylemsizlik = ivme eşitliği
doğal bir sonuçtur. Öte yandan, gravitasyonun etkisinin serbest düşmeyle
(eylemsizlik), yerel olarak, yokedilebileceğini söylemiştik.
Eğri Uzay
Öklit Geometrisinde iki nokta arasındaki en kısa
yolun doğru[2]
olduğunu öğretirler. Burada en kısa yol deyimi uzaklık kavramıyla ilgilidir. Öklit
geometrisinde uzaklık bir metrik (fonksiyon) ile tanımlanır. P(x1,y1,z1)
ile Q(x2,y2,z2)
noktaları arasındaki uzaklık (metrik)
bağıntısıyla verilir.
Bilindiği gibi bu metrik katı dönüşümler altında
değişmez. Katı dönüşüm deyiminden
öteleme (paralel kayma) ve dönme dönüşümlerini anlıyoruz. Katı dönüşümler
uzunluğu ve açıyı değiştirmez. Öklit geometrisinde geçerli olan bu kurallar
başka geometrilerde başka biçimlere girebilir. Örneğin, Lizbon’dan Newyork’a
gidecek gemi ya da uçak, en kısa yoldan gitmek isterse, iki kentten geçen
paralel daireyi izlemez. Kaptanlar bu iki kentten geçen büyük çember üzerinde
giderler. Bu nedenle, yolcular önce kuzeye doğru çıkıldığı sonra güneye doğru
inildiği izlenimini edinirler. Çünkü, küre üzerindeki P noktasından bir Q noktasına giden en kısa yol P
ve Q dan geçen büyük çember yayıdır[3].
Öklit uzayındaki doğrusunun yerini
kürede büyük çember yayı
almıştır (Şekil 3.8). Başka yüzeylerde başka biçimler alacaktır. Örneğin,
silindir yüzeyinde başka, hiperboloid yüzeyinde başkadır. (Görelilikte
kullanılan terimlere uyum sağlamak için, Öklit uzayına düz uzay – flat space- , Öklit dışı
uzaylara da eğri
uzay –curved space- diyeceğiz.)
Öklit uzayında bir vektörü, kendisine paralel olarak,
kapalı bir eğri boyunca kaydırarak (öteleme) ilk noktaya kadar getiriniz.
Vektörün orijinal vektörle çakıştığını göreceksiniz. Ama küre üzerinde bu
özelik bozulur. Başka bir deyişle, küre üzerinde paralel kayma yola bağlı
olarak değişir (Şekil 3.9). Bu özelikten yararlanarak, yüzeyin eğriliğini
(curvature) hesaplarız (Şekil 3.10). Diferensiyel Geometri derslerinde,
eğriliğin ikinci basamaktan türevle hesaplandığını anımsayınız. Öte yandan,
fizik derslerinde, ivmenin de ikinci basamaktan türevle hesaplandığını
gördünüz. Buradan, ivme ile eğrilik arasında bir ilişki kurulabileceği
sezilmektedir. Öte yandan, gravitasyonun ivmeye eşit olduğunu söyledik. O
halde, gravitasyon ile eğrilik arasında bir ilişki doğmaktadır. Bütün bu
söylediklerimizin matematiksel kanıtı vardır. Kanıtlarına giremeyeceğimiz Genel
Görelilik Kuramının matematiği bunu yapmaktadır.
Uzayzamanda her olayı bir nokta ile göstereceğiz. İşin
içine zaman girdiği için, uzayzamanda iki nokta arasında Öklit
geometrisindekine benzer bir uzaklıktan sözedemeyiz. Noktalar arasındaki uzaklık
terimi yerine, iki olay arasındaki uzayzaman aralığı terimini kullanacağız. Buna
göre, Dt süresi
içinde uzay koordinatlarındaki değişim Dx , Dy , Dz ise, uzayzaman
aralığı aşağıdaki bağıntı ile tanımlanır:
Bu bağıntı Minkowski metriği diye bilinir. Öklit
metriği negatif değer alamazdı. Ama Minkowski metriği negatif ve pozitif
değerler alabileceği gibi, farklı olaylar (noktalar) için sıfır değerini bile
alabilir. Burada c bir dönüşüm sabitidir ve pratikte onu ışık hızı olarak kabul edeceğiz. Bu metrikte önemli olan şey,
fotonların c hızıyla gitmesinden çok, koordinat dönüşümleri altında
uzayzaman aralığını değişmez kılan bir c sabitinin varlığıdır. Başka bir
deyişle, (t,x,y,z) eylemsiz
sisteminden (t’,x’,y’,z’) eylemsiz
sistemine geçilirse aşağıdaki eşitliği sağlayan bir c sabiti vardır.
Matematikçiler Minkowski metriğini daha zarif yollarla
tanımlamayı ve Görelilik Kuramını sağlam bir matematiksel yapı içine almayı
severler. Bu yönde yapılanlar öğrenilmeye değecek zerafet ve çekiciliktedir.
Halen aktif çalışma alanı olan Gauge
Kuramı, String Kuramı gibi kuramlar, Einstein’in kullandığı tensör yerine
başka matematiksel yapılar koymaktadır. Bunların her birisi bu konuşmaya
sığmayacak büyüklüktedir. O nedenle, işin matematiğini yapmak yerine,
Einstein’in yaptıklarını betimlemekle yetinmek zorundayız.
Tensör hesapta bir noktanın koordinatları alt
indislerle değil üst indislerle gösterilir. İşlemlerde, bileşen sayıları
onlarla sayılacak kadar çok olduğu için kısaltmalar kullanılır. Örneğin,
uzayzamanda dört boyutlu bir noktayı (olayı) göstermek için grek üs kullanılır.
Zaman boyutunu dışlayıp uzaydaki üç boyutu belirtmek istersek, grek üs değil,
latin üs kullanacağız:
Uzayzaman aralığını daha kısa yazabilmek için, adına
metrik denen
matrisini kullanacağız. Einstein basitliği seven bir
insandı. Çok sayıda indisli terimlerin toplamını yazmak için kolay bir kısaltma
önerdi. Aynı üs ya da indis taşıyan terimler bütün mümkün haller için toplanır.
Buna göre, yukarıdaki uzunluk formülünü şu zarif biçimde yazabiliriz :
Uzayzamanda koordinat sistemlerimiz çok sık
değişecektir. Koordinat sistemi değişince, yukarıda tanımlanan Minkowski
metriğinin değişmez (invariant) kalmasını isteriz. O halde, uzayzamanda hangi
dönüşümlerin metriği (uzunluğu) değiştirmediğini bilmeliyiz. Bunu matris yardımıyla söylersek,
ya da daha kısa olarak
bağıntısını sağlayan
L matrislerini (dönüşümler) bilmeliyiz. Kolayca
görüleceği gibi,
çıkar ve buradan
buluruz. Bu da
olması demektir. Bu eşitliği sağlayan
matrislere Lorentz dönüşümleri denir. Lorentz dönüşümleri çarpma işlemine göre
bir grup oluşturur. Poincaré, Lorentz dönüşümlerine ötelemeleri de ekleyerek
daha genel dönüşüm grubunu oluşturmuştur. Her iki grup da komutatif değildir.
Minkowski Geometrisinin yapısını açıklayabilmek için
tensör kavramına girmek gerekir ki biz ona giremeyeceğiz. Ama Genel Görelilik
için matematiksel yapının nasıl kurulduğunu betimleyebiliriz.
Newton Mekaniği mutlak uzay ve mutlak zamanı
varsaydığı için, kartezyen koordinat sistemi matematikte olduğu gibi Newton
Mekaniğinde mükemmel bir araç olmaktadır. Fiziksel fenomenlerin çoğunu türev ve
integral yardımıyla açıklarız. Uzayzamana bunu taşıyabilsek sorunlar çözülmüş
olacaktı. Ama uzayzamanda bunu doğrudan yapamıyoruz.
Einstein, bu engeli aşabilmek için harika bir yol
buldu. Düşüncesi, matematik analizde yaptığımız basit bir kavrama dayanıyordu.
İvmeli hareket eden bir parçacığı düşünelim. Zaman dilimlerini durmadan
küçültelim. Her adımda, zaman dilimlerinin uç noktaları arasındaki hız farkı
giderek küçülecektir. Zaman dilimlerinin uzunluğunu sıfıra yaklaştıran sürecin
(limit konumu) sonunda anlık hız ortaya çıkacaktır. Anlık hız sabittir, yani
cisim ivmesizdir. Tam bu anda iken cismi bir eylemsiz konuşlanma sistemi içine
koyabiliriz. Bunu yaptığımız anda Özel Görelilik Kuramının bütün sonuçlarını o
an için uygulayabiliriz. Bu düşünceyle Einstein şu ilkeyi koydu
Einstein: Eşdeğerlik İlkesi
l Keyfi bir gravitasyon alanındaki uzayzaman’ın her noktası için öyle yerel
eylemsiz (serbest düşen) bir konuşlanma sistemi seçilebilir ki, noktanın
yeterince küçük komşuluğunda doğa yasaları ivmesiz kartezyen koordinat
sistemindeki biçimi (form) alır.
Tabii, burada ortaya şu sorun çıkıyor.
İvmeli cisim için her an farklı bir hız vardır.
Öyleyse, her an için farklı bir eylemsiz konuşlanma sistemi olacaktır. O
halde, bir sistemden ötekine dönüşümü kolayca yapacak bir yöntem gerekir.
Açıktır ki bu bir matematiksel yapı içinde gerçekleşebilir. Einstein bu iş için
tensörleri kullandı.
Matematikte hep yaptığımız gibi,
konuyu önce eldeki nesnelerden arındırıp, yapıyı soyutlaştırmak işimizi
kolaylaştıracaktır. Bir M kümesi düşünelim. Bu küme üzerine bir topolojik yapı
koyalım. Sonra yerel olarak Rn
Öklit uzayına benzetelim. Böylece M bir çokkatmanlı (manifold) olur.
Sonra bir bağlantı (connection) kuralım, üzerinde bir metrik tanımlayalım.
Böylece bir Riemann manifoldu elde edilir. Bu manifoldun her noktasına Öklit
koordinat sistemleri iliştirilebilir ve bunlar arasında düzgün dönüşümler
yapılabilir.
Şekil 3.11
Bundan sonrası uzun ve ciddi
matematiksel işlemler gerektirir. Sonuçta Genel Görelilik Kuramı gravitasyonu
uzayzamanın eğriliği olarak açıklar. Einstein alan denklemleri (field
equations) tensörel biçimiyle çok yalın görünür. [Zaten Einstein bütün
bulgularını böyle yalın biçimlerde vermiştir.]
Genel Göreliliğin tensör hesaba dayanan işlemlerinde
sağdaki ve soldaki indislerin her birisinin dörder değeri olduğunu,
dolayısıyla, yukarıda alan denklemleri dediğimiz eşitliğin 4x4x4x4=256 denklem içerdiğini söylemek gerekir. Ancak, simetriler
nedeniyle denklem sayısı 10’a düşer. Einstein bu denklemlerin uzun süre çözülemeyeceğini
sanıyordu. Ama, Schwarzchild bir yıl geçmeden bir çözüm buldu. Halen, farklı
parametrelerle çözüm arayan araştırmacılara raslayabilirsiniz.
Özel ve genel görelilik
Kuramları Arasındaki Önemli Farklar:
1.
Özel
Görelilik Kuramında mutlak hız’dan sözedemeyiz. Ancak, eylemsiz
sistemlere göreli
hız’dan sözedebiliriz. Bunun nedeni, hızların 4-boyutlu uzayzamanda
birer vektör olarak temsil edilmesidir. Bir eylemsiz sistemden ötekine
geçildiğinde hız vektörünün yönü değişecektir.
Özel Görelilik Kuramında ise, uzayzamanın aynı
noktasında olmayan cisimlerin göreli hızlarından bile sözedemeyiz. İki cismin,
uzayzamanın aynı noktasında olmaları demek, aynı yerde aynı zamanda (eşanlı)
olmaları demektir. Farklı noktalardaki cisimlerin hızlarını karşılaştırmak
istediğimizde, önümüze olanaksız bir durum çıkar. Çünkü, bir vektörü başka bir
vektörle karşılaştırmak için birisini kendisine paralel kaydırarak (öteleme)
ötekinin üstüne çakışıp çakışmadığına bakmak gerekir. Oysa eğri uzayda paralel
kayma yola bağlıdır. Dolayısıyla, farklı noktalardaki iki cismin hızları
karşılaştırılamaz.
2.
Özel
Görelilik Kuramında bir eylemsiz koordinat sistemini, her biri ötekine göre
dingin (hareketsiz) duran saatlerin (vektör) alanı gibi düşünebiliriz.
Genel Görelilik Kuramında böyle bir
düşünceye yer yoktur. Ancak aynı noktada olan saatlerin göreli hızlarını
karşılaştırabiliriz. Başka bir deyişle, fizikte çok önemli rolü olan eylemsiz
sistemler genel görelilikte yoktur.
3.
Fizik
yasalarını eylemsiz sistemlerdeki nitelikleriyle Genel Görelilikte de kullanmak
istiyoruz. O nedenle, yerel olarak eylemsiz sistemleri uzayzamana
yerleştiriyoruz. Burada yerel terimi önemlidir. Bu işi ancak uzayzaman
aralığının sıfıra gittiği limit halde yapabiliriz. Başka bir deyişle, iki
cismin anlık hızlarını karşılaştırabiliriz.
4.
Bir
parçacık gravitasyondan başka bir etki altında değilse, ona serbest düşüyor
denilir. Bir “test parçacığı” deyince
enerjisi ve momentumu çok küçük olduğu için uzayzaman eğriliğine etki etmeyen
bir cismi anlayacağız. Genel görelilikte, serbest düşen bir test parçacığının
yörüngesi bir jeodeziktir. Bunun hız vektörü ise jeodezi boyunca paralel kayan
teğet vektördür.
5.
Genel
Görelilik Kuramında gravitasyon geröek bir kuvvet değildir. O uzayzamanın
eğriliğinin ortaya koyduğu bir fenomendir. [Dikkat: uzayın eğriliği değil,
uzayzamanın eğriliği].
KAYNAKLAR
Özel ve Genel Görelilik Kuramını anlatan çok sayıda kaynak vardır. Bu
büyük çeşitlilik içinde çok iyi kitaplar yanında, çok kötü yazılmış olanlar da
vardır. Bu arada çok kötü çeviriler de görebilirsiniz. İnternette sayısız
kaynağa erişilebilmektedir. Bunların da bazıları özenle hazırlanmış yararlı
kaynaklardır. Ortaya konuluşundan bu yana yüz yılı aşan bu kuramı anlatmak için
söylenmemiş söz, verilmemiş örnek, çizilmemiş diyagram kaldığını sanmıyorum.
Örnekler ve diyagramlar artık anonimdir. Thales teoremine kaynak göstermek ne
anlam taşırsa, bu yazıya kaynak göstermek de o anlamı taşıyacaktır. Kaynak
yerine, bu metnin orijinal olmadığını, anonimden derlemeler olduğunu söylemek daha
doğru olacaktır.
[1] Görelilikle ilgili kaynaklar, çoğunlukla, “yerçekimi” terimi yerine “gravitasyon” terimini kullanırlar. Bu konuşmada bu alışkanlık
sürdürülecektir.
[2] Liselerde geometrik kavramlar biraz belitsel düzeye
indirilir. Terimlerle kavramlar arasındaki ilişkide gerekli titizlik
gösterilir… Buradaki “doğru” terimi
orada “doğru parçası” dır. Bu yazıda terimleri fizikçilerin kullandığı biçimde
kullanacağız. Belitsel bütünlüğe uymasa bile, kullanılan her terimin anlamı
anlaşılır olacaktır.
[3] Tosun Terzioğlu’nun Matematik Dünyası’nın 2005
sayılarında yayınlanan “Kürede Geometri” adlı öğretici yazı dizisine bakınız.